ASMAKAT
Klasik Batı Edebiyatı Fanzini
Ekim 2021 Sayı: 2
Edda figürü, Tanrı Odin ve iki kuzgunu; Hugin (Düşünce)
Munin (Bellek)
içindekiler
- Edda’lar, Eski Edda (İzlanda Edebiyatı)
- Bernard le Bovier de Fontenelle (Fransız Edebiyatı)
- Fontenelle, Özgürlük Üzerine (Kısa bir bölüm)
- Antonio Lo Frasso (Sardinya Edebiyatı)
EDDA’LAR
Edda’lar, eski İzlanda edebi örneklerinin yer aldığı yapıtlara
verilen addır. Genellikle, şiir ölçüsündekiler Eski Edda ve düzyazı
olanlar ise, Yeni Edda olarak iki bölümde incelenir. Edda’lar, 13.
yüzyıla ait iki ayrı kitapta toplanmıştır.
Edda; el yazması kitapların şiirlerini, şarkılarını tanımlamanın yanı
sıra, bir tür adı olmuştur. Edda adı, bazı kaynaklarda yanlış olarak
büyükanne olarak çevrilmiştir. Edda sözcüğünün tam olarak
tanımlanabilmesi güçtür; ancak, olanaksız değildir. Bir kavram
sınırlandırılması yapmak gerekirse, bu da; aynı döneme ait, Skald
(İzlanda saray şairleri) şiirleriyle yapılan karşılaştırmalardaki
ayrımlardan oluşur.
Skald şiiri, öznel bir tarzdır. Şair, şiirin merkezindedir. Konu,
genelde otobiyografiktir veya şairin çevresinden alınmıştır.
Çoğunlukla, şiirin sanatsal kalitesinden, şair kendisi söz eder. Edda
şiirleri ise, nesnel tarzda yazılmıştır. Konularda, anlatıcının anlatı
asıldır. Ve Edda şiirlerinin çoğu, anonim olarak anlatılagelmiştir.
Skald şiirinde, tasarlanmış bir olay ya da yaşanmış bir olay ön
plandayken; Edda’larda, Tanrı ve kahramanlar ilk sırayı alır. İzlanda
sagalarında (Destanlarında), insanların alışılmış gündelik yaşamları
anlatılırken; Edda şiirlerinde, tamamen farklı boyutlardaki
kahramanlar yüceltilir. Destan döneminin etiği ile, kahramanlar
döneminin etiği arasında çok büyük fark vardır. Edda kahramanları;
hem akıl, hem de beden gücüne sahiptirler. Büyük işler başarmak,
kahramanın varlık nedenidir ve gelecek kuşaklara ondan kalacak olan
da, yaptıklarının şanından ibarettir. Kahramanın şanı ise, ancak,
zamanla ışık saçacaktır. Kahraman, gün gelir ölür. Yaşamı uzun
sürmez. Ancak, o; bu kısa yaşamda, anısını ölümsüzleştiren bir iş
başaracaktır. Bu 3 kategori, kahramanlık, zaman ve ölüm; bütün
ortaçağda, İskandinav ülkelerinin halklarının etiğinde yaşamsal bir
önem kazanmıştır. Bunların dışında, bu kategoriye bir 4.sünü eklemek
gerekir: Kader. Bu kahramanların yaptıkları işler, izledikleri yol,
önceden belirlenmiştir. Onlar, özgür iradeleriyle hareket etmezler.
Edda şiirlerindeki kadın tiplemeleri, iki niteliği bir arada toplar.
Bu kadınlar, kocalarını, erkek kardeşlerini ya da çocuklarını
yitirmişlerdir. Onlara ağıt yakarlar ve intikamlarını almaya çalışırlar.
Diğer insanlara nasip olmayan, bilgi birikimine sahiptirler.
Edda şarkılarının dili, şiirseldir. Ancak, tümce yapısı düzyazıya
oldukça yakındır. Buna karşılık Skald şiiri, düzyazı sözcük dizininden
oldukça uzaklaşmaya çalışır ve karakterize olduğu stil aracı Kenning
sayesinde; anlatıyı, gündelik yaşam dilinden çıkarır. Edda’larda 2 ölçü
kullanılmıştır: Eski anlatı tonu ve özdeyiş tonu. İki ölçüde de hece
sayımı yoktur. Onun yerine, özgür dizeler vardır. Oysa, Skald şiirinin
ölçüsünde; çok sayıda oldukça karmaşık hece sayısı, uyak tarzı ve
uyak yeri bakımından, tam kuralları olan kıta formları vardır.
Edda’nın kronolojisini saptamada, 3 değişik varsayım göz önünde
bulundurulmalıdır: 1) Şarkı koleksiyonunun yaşı 2 ) Her bir şiirin yaşı
3) Şiirlerde anlatılan konuların yaşı. Edda şiirleri, 13. yüzyılın sonuna
doğru yazılmıştır. Her bir şiirin yaşını saptamak ise zordur. Alt sınır
olarak, 800 yılı kabul edilmiştir. 9.yüzyıl Norveç ozanı Bragi
Boddason, Edda şiirlerinden olan Hamdismal’dan söz etmektedir.
Kaynakça:
- A History of Icelandic Literature Stefan Einarsson 1957
- Kindler Neues Literatur Lexikon 1989-1990
- Ortaçağ Avrupasında Birey Aron Guryeviç Afa Yayıncılık 1995
- Ana Britannica Ana Yayıncılık 1986
- Büyük Larousse Gelişim Yayınları 1986
- Türk Ansiklopedisi Milli Eğitim Yayınları 1946
ESKİ EDDA
Eski ögeleri içerdiği için, eski adını alan ve şiir ölçüsünde yazılmış
olan 13. yüzyıl el yazması. Saemund’un Eddası olarak da bilinir.
1662 yazında, Piskopos Brynjolf Sveinsson, Danimarka kralı III.
Frederik’e ince parşömene yazılmış bir kitap gönderir. Kitabın 8
sayfası eksiktir. Kodeks Regius (Kraliyete ait el yazma) olarak
adlandırılan el yazması kitabın, başlığı da yoktur. Sveinsson, bu
kitabı; 1056-1133 yılları arasında yaşayan, papaz ve yazar Saemund’a
mal etmiştir. Sveinsson, Saemund’un bilge kişiliği yüzünden, bu
kitabı onun yazdığını ya da derlediğini düşünmüş olabilir.
Eski Edda, yazarları bilinmeyen ve uzun bir zaman dilimine
yayılan (800-1100) şiir derlemesidir. Bu şiirlerin büyük bölümü,
Skald’ların özenli şiir üslubuyla tam bir karşıtlık gösteren; yalın, öz
ve eski bir üslupla yazılmış, dramatik diyaloglar biçimindedir. Yalın
bir üslup taşıyan Edda şiirleri, romans türünün sınırında yer alan
Nibelungen destanı’nın tersine; uygarlaşmanın belirtilerini taşımayan
katı bir duyarsızlıkla, acımasız ve şiddet dolu olayları işler.
Eski Edda (Saemund’un Edda’) olarak adlandırılan ve kodeks
Regius’ta yer alan Edda şiirleriyle; kodeks Worminius, kodeks
Trajectinus ile 14. yüzyıl ve 17. yüzyılda bulunan Edda şiirlerini 2
bölüme ayırabiliriz:
A) Mitolojik ve Didaktik Şiirler:
1) Alvissmal (Alviss’in şarkısı)
2) Baldrsdraumar (Baldr’ın rüyası)
3) Fjolsvinnsmal (Fjolsvith’in şarkısı)
4 ) För Skirnis (Skirnis’in gezisi ya da araştırması)
5) Grimnismal (Grimnir’in şarkısı)
6) Grogald (Groa’nın büyüsü)
7) Grottarsögnr (Grotti’nin şarkısı)
8) Havamal (Ulu bilgenin sözleri)
9) Harbardsljod (Harbadr’ın şarkısı)
10) Hymiskvida (Hymir’in şarkısı)
11) Hyndluljöt (Hynlandla’nın şarkısı)
12) Lokasenna (Loki’nin kavgası)
13) Prymskvida (Prymr’in şarkısı)
14) Rigspula (Rig’in şarkısı)
15) Skirnismal (Skirnir’in şarkısı)
16) Trymskvida (Trim’in şarkısı)
17) Vafprudnismal (Vafpruonir’in şarkısı)
18) Völündarkvida (Völudr’un şarkısı)
19) Völüspa (Falcının kehaneti)
20) Völuspa İn Skamma (Falcının kısa kehaneti)
B) Kahramanlık Şiirleri :
1) Atlakvida Atilla’nın şarkısı)
2) Atlamal İn Groenlenzku (Grönland’lı Atilla’nın şarkısı)
3) Brot Af Sigurdarkvida (Sigurd’un şarkısından bir bölüm)
4) Drapniflunga (Niflungar’ın düşüşü)
5) Fafnismal (Fafnir’in şarkısı)
6) Fra Dauda Sinfjötla (Sinfjötli’nin ölümü)
7) Fra Völsungum (Völsungar hakkında)
8) Gripisspa (Gripir’in kehaneti)
9) Gudrunarhvöt (Gudrun’un kışkırtması)
10) Gudrunarkvida I (Gudrun’un 1. şarkısı)
11) Gudrunarkvida II (Gudrun’un 2. şarkısı)
12) Gudrunarkvida III (Gudrun’un 3. şarkısı)
13) Hamdismal (Hamdir’in şarkısı)
14) Helgakvida Hjörvardssonar (Helgi Hjörvardsson’un şarkısı)
15) Helgakvide Hundigsbana I (Helgi Hundigsbani’nin 1. şarkısı)
16) Helgakvide Hundigsbana II (Helgi Hundigsbani’nin 2. şarkısı)
17) Helreid Brynhildar (Brynhildr’ın cehenneme gidişi)
18) Oddrunargratr (Oddrunun çığlığı)
19) Reginsmal (Reginn’in şarkısı)
20) Sigrdrifumal (Sigrdrifa’nın şarkısı)
21) Sigurdarkvida İn Forna (Sigurd’un eski şarkısı)
22) Sigurdarkvida İn Skamma (Sigurd’un kısa şarkısı)
23) Vegtamskvida (Vegtamr’ın şarkısı)
Eski Edda’nın, 1877 baskısının kapağı
Kaynakça:
- A History of Icelandic Literature Stefan Einarsson 1957
- Kindler Neues Literatur Lexikon 1989-1990
- Ortaçağ Avrupasında Birey Aron Guryeviç Afa Yayıncılık 1995
- Ana Britannica Ana Yayıncılık 1986
- Büyük Larousse Gelişim Yayınları 1986
- Türk Ansiklopedisi Milli Eğitim Yayınları 1946
BERNARD le BOVIER de FONTENELLE
Hayatı ve Eserleri:
Fontenelle, 11 şubat 1657’de, Fransa’nın, Normandiya bölgesinin
Rouen şehrinde doğar. Annesi, Fransız tiyatrocular, Pierre ve Thomas
Corneille’in kız kardeşidir. Eğitimini bir Cizvit okulunda alır. 13
yaşında, Latince şiirler yazmaya başlar. Fransız akademisinin ödülünü
kazanmaya çalışır; ancak, başaramaz. Paris’i ziyaret eder. Abbe de
Saint-Pierre ile arkadaş olur. 1680’de, başarısız bir tiyatro eseri olan
Aspar’ı yazar. 1683’te, “Ölülerin Diyalogları”, 1684’te ise “Ölülerin
Yeni Diyalogları”’nı yazar. 1685’te, Edebiyat Toplumu Hakkında
Öyküler” adlı eserini kaleme alır. Aynı yıl yazdığı, “Monsenyör
Şövalye D’Her’e Hoş Mektuplar”, kendi ismi belirtilmeden basılır.
1686da, en önemli eseri sayılan, “Dünyaların Çokluğu Hakkında
Söyleşiler”’i yazar. 1687’de, Paris’e taşınır. Aynı yıl, Vahiylerin
Tarihi” adlı eseri basılır. 1688’de, vasat bir eser olan, “Pastoral
Şiirler”’i yazar. Aynı yıl, “Eskiler ve Yeniler Hakkında İlgisiz Yazı
adlı eserini kaleme alır. Yazar, bu eserinde, edebiyat teoremi
konusunda geleneğe bağlı olan Eskiler ile değişim yanlısı Yeniler
arasındaki tartışmada, Yeniler tarafında yer alır. Daha sonra, Nicholas
Malebranche’a karşı görüşleri savunduğu, “Rastlantısal Nedenler
Dolayısıyla Nesnel Sistem Hakkında Kuşkular” adlı eserini yazar.
1689’da yazdığı, “Thetis ve Peleus” adlı operası, Voltaire’den övgü
alır.
1691’de, Fransız Akademisi’ne kabul edilir. Burada, edebiyatta
Eskiler düşüncesini temsil eden Racine ve Boileau’ya karşı mücadele
eder. Daha sonra, Yazıtlar Akademisi ile Bilimler Akademisi’nin
üyesi olur. 1697’de, daimi sekreterliğe getirilir. “Bilimler
Akademisi’nin Yenilenmiş Tarihi” adlı 3 cilt eseri, 1708-1717-
1722’de Paris’te basılır. 1727’de, “Sonsuz Geometri’nin Ögeleri”’ni
yazar. 1752’de ise, “Türbülans Teorisi” adlı eserini yazar.
Fontenelle, 9 ocak 1757’de, 100 yaşında vefat eder. 90’lı yaşlarının
sonunda, Madam Helvetius’un güzelliği karşısında, “Ah madam,
tekrar 80 yaşında olsaydım keşke” demiştir.
Sanatı:
Fontenelle, bilimsel düşüncelerini popüler olarak halka sunmayı
bilmiştir. Tek kesin bilginin, matematik ve fizikten çıkarılan ilke ve
kavramlardan oluştuğunu kabul eden Kartezyen düşünceyi
benimsemiştir. Bilgi görüşü olarak, deney yanlısıdır. Tüm
görüşlerimizin, son çözümlemede, duyu verilerine indirgenebileceğini
savunmuştur. Dini gerçeklerle ilgili konularda da, kuşkucu bakış
açısına sahip olunması gerektiğine işaret etmiştir.
ÖZGÜRLÜK ÜZERİNE
Çeviren: Hüseyin Köse
Daima, insanların özgürlüğü ve Tanrı’nın insanların özgür
eylemleri üstündeki kahince yargılarının bir arada yürüdüğü
varsayılmıştır. Aralarındaki farklılık, her iki durumu da, birbiriyle
birleştirme çabasına dikkat edilmesini önlemiştir. Bununla birlikte, ne
biri ne diğeri, yeterince kanıtlanmış şeylerdir. Belki de, her yönüyle
doğru konmuş olmayan bir sorun için, bunca tasalanıp durmaktayız.
Olayı, daha da uzağa taşıyarak incelemeye çalışacağım. İlk olarak,
Tanrı’nın, özgür nedenlerin ortaya koyduğu sonuçları öngörüp
göremediğini; ikinci olarak ta, insanların özgür olup olamadıkları
üzerinde duracağım.
İlk soru hakkında, öncelikle geleceğe dair tüm bilgileri kahinlik
olarak adlandıracağım. Tanrı kahinliğinin doğasının, ne olduğunu
bilmiyorum. Ama, insanlardaki bu yetiye yabancı değilim ve bu insani
yetiyi değerlendirerek, Tanrı’nın kahinliğini de sanırım
açıklayabilirim. Çünkü, bu yeti, Tanrı’da ve tüm insanlarda ortak gibi
geliyor bana.
Astronomlar, güneş ve ay hakkında, çok zayıf öngörülerde
bulunurlar; Tanrı da, aynı şekilde davranır. Tanrı’nın bu öngörürlüğü
ve astronomların güneş sistemine dair öngörüleri, Tanrı ve
astronomların gökcisimlerinin hareketinde, değişmez ve zorunlu bir
düzen olduğuna inanmaları bakımından, birbiriyle uzlaşır ve
dolayısıyla, bu düzende yer alan güneş sisteminin yapısına dair
öngörüde bulunabilirler.
Birbirinden farklı olan bu öngörürlükler, ilk olarak, Tanrı’nın
bizzat kendisinin düzenlemiş olduğu bir sistemde, göksel hareketler
hakkındaki bilgisiyle; astronomların, böyle bir sistemin yaratıcıları
olmamalarından dolayı, sadece var olduğuna inandıkları bir sisteme
dair bildikleri şeklindedir. İkinci olarak, Tanrı’nın kahinliği,
tamamıyla mutlak ve eksiksiz bir kahinlikken, astronomların
kahinliğinin böyle olmamasıdır. Çünkü, göksel hareketlerin çizgileri,
varsayıldıkları kadar düzenli değildir ve onlara dair gözlemler, ilksel
bir doğruluk değeri taşımayabilir. Bunun dışında, ne başka
uygunluklar, ne de başka farklılıklar bulunabilir. Astronomların
öngörürlüğünü, Tanrı’nınkiyle eşdeğer kılmak için, yalnızca bu
farklılıkları ortaya çıkarmak gerekecektir.
İlki, hiçbir şeyin, kendi kendini yaratmamış olduğudur. Göksel
hareketler hakkında ve onların soy zinciri hakkında, kesin bilgilere
ulaşmak için, belli bir düzen yerleştirmiş olmak ta yararsızdır. Oysa,
bu düzenin, en az sonradan yerleştirilecek düzen kadar kusursuz
olduğunu kabule yanaşmak, daha şimdiden yeterli olacaktır. Her ne
kadar bu düzen bilinmedikçe, onun yaratıcısı hakkında da bir bilgiye
ulaşılamasa da; tam aksine, bu düzenin yaratıcısı bilinmeksizin,
düzenin kendisi anlaşılabilir. Gerçekten de, eğer doğuştan gelen bilgi,
yalnızca gücün bulunduğu yerde mevcutsa; gök cisimlerinin
hareketleri konusunda, astronomlarda hiçbir kahinlik yoktur. Çünkü,
onların belli bir güçleri olduğu söylenemez. Şu halde, Tanrı, tüm
şeylerin barındığı bu düzeni bilen bir varlık sıfatıyla, böyle bir
kahinlik yetisine fazlasıyla sahip olabilir. Geriye, yalnızca, Tanrı’nın
ve astronomların kahinlikleri arasında var olan, ikinci farklılığı
açıklamak kalıyor. Bunun için de, yalnızca astronomların, sonul
doğruluğun gözlemleri ve göksel hareketlerin düzensizliğinden
kusursuzca haberdar olduklarını varsaymak gerekir. Bu varsayımda,
hiçbir saçmalık yoktur. Bu koşulla birlikte, astronomların güneş
sistemi hakkındaki öngörülerinin, basit bir öngörürlük olarak,
Tanrı’nınkine eşdeğer olduğunu söylemekten çekinmemek gerekir.
Tanrı’nın, güneş sistemine dair kahinliği, astronomların
geliştiremedikleri konular için de geliştirilemez. Zira, şurası gayet
açıktır ki, astronomların sahip oldukları kimi beceriler, güneş
sistemine yönelik bilgi edinmelerine yardımcı olamamaktadır. Eğer
güneş ya da ay, zaman zaman birtakım nedenlerden bağımsız olarak
kendi yörüngelerinden sapamıyorlarsa, bunun bir kural gerektirdiği
açıktır.
Öyleyse, Tanrı göksel hareketleri öngöremez ve Tanrı’daki bu
kahinliğin uğradığı başarısızlık, astronomların kahinliğinin
başarısızlığının kaynaklandığı yerden gelmemektedir hiç te. Zira,
astronomlardaki kahinliğin kusuru; onların, hareketlerin yaratıcıları
olmamalarından da kaynaklanmamaktadır. Çünkü, bu, doğuştan gelen
bilme yetisinden farklıdır ve astronomların bu hareketleri yeterince
bilmemeleriyle de ilgili değildir. Zira varsayılabilir ki, onlar, göksel
hareketleri olabildiğince iyi bilmektedirler. Ancak, onlardaki kehanet
noksanlığı, zorunlu ve değişmez olan göksel hareketlerdeki yerleşik
düzenden kaynaklanmaktadır. Şu halde, yine aynı nedenden ötürü,
Tanrı’daki kehanetin noksanlığı da, bu yerleşik düzenin varlığıdır.
Çünkü eğer, her şey yerleşik bir düzen içinde olup bitiyorsa, onun
hakkında kehanette bulunmak yersiz olacaktır.
Sonsuz bir zekaya ve güce sahip olan Tanrı, zorunlu ve değişmez
bir düzene bağlı olmayan şeyi de, asla öngöremez. Şu halde, hiç te
özgür nedenler mevcut değildir ya da Tanrı, bu nedenlerin eylemlerini
asla öngöremez. Gerçekten de, Tanrı’nın, evrenin fiziksel düzeni
olarak görülen her şeyi, zayıf bir şekilde öngörebildiğini de rahatlıkla
kabul edebiliriz. Çünkü, bu düzen, yerleştirdiği değişmez kurallara
bağlı ve zorunludur. İşte, onun öngörülebilirliğinin temel ilkesi budur.
Ancak, hiçbir şeyin zorunlu sonucu olmayan bir nedenin eylemlerini
öngörebilmek, hangi ilke üstüne kuruludur? Kehanetin ikinci ilkesi,
diğerinden pek de farklı olmak zorunda olmayan bu ilke, mutlak
biçimde bir değişmezlik ilkesidir. Çün, bizler, bu ilkenin rahatlıkla
kabul edilebileceği bir duruma sahibiz. En doğal ve en uygun olan bu
ilke, Tanrı’nın yalınlığı düşüncesiyle de uygunluk içindedir ve
Tanrı’nın kahinliğinin biricik dayanağıdır. Tanrı’nın kendi yaratmış
olduğu kanıtlanamaz olan doğanın tüm olaylarının öngörülebilmesi,
onun yüceliğiyle de bağlantılı değildir asla. Şu halde, Tanrı’da,
evrensel bir kahinliği korumak için; insanlardaki özgürlüğü söküp
almak değil, insanın, gerçek anlamda özgür olup olmadığını bilmek
gerekir.
Antonio Lo Frasso
ANTONIO LO FRASSO
Hayatı ve Eserleri:
Frasso, 1520’de, Sardinya’nın Alhegro şehrinde doğar. Ailesi,
askeri sınıfa mensuptur. Gençliği, eğitimi ve öğrenimi ile ilgili bilgi
yoktur. Bir ilişki dolayısıyla, cinayetle suçlanır ve 1565-71 yılları
arası bir tarihte, ülkesini terk etmek zorunda kalır ve İspanya’ya gider.
Frasso, 1595’te, Cagliari’de vefat eder.
3 önemli eseri vardır: “Aşkın Kaderi Hakkında On Kitap”, “İnsan
Hayatının Yedi Aşamalı Evresi Hakkında 1200 Öğüt ve İhtiyatlı
Uyarı”, “İnebahtı Savaşı”.
“İnsan Hayatının Yedi Aşamalı Evresi Hakkında 1200 Öğüt ve
İhtiyatlı Uyarı”, 1571’de yazılmıştır. Bu eser, çocuklara yönelik bir
kitaptır ve Sardinya toplumu ile çağdaş dünyada nasıl yaşamak
gerektiğine dair bir kılavuz eserdir.
“Aşkın Kaderi Hakkında On Kitap”, 1573’te yazılmıştır. Frasso, bu
eserini, İtalyan yazar Jacopo Sannazaro’dan etkilenerek yazmıştır.
Frasso, eserlerini; Katalanca, Kastilyaca ve Sardinya yerel dilinde
yazmıştır.
Eski Edda’dan, “Grimnir’in Şarkısı” ile ilgili bir resim