evliliği verilebilir. O, erotizmi açıkça ve takma ad olmadan resmen ele
alan ilk şairlerden biridir.
Bunlar, genel olarak, zamanın Cancionero şiirinin kanonlarında yer
alan, hala Provence etkisi altında olan, ince alegorilerle örtülü bir
erotik kahramanlık tonuyla, geleneksel yergi ve aşk eserleridir.
Manrique, Provençal şiirin dilsel geleneklerine uyar. Sekiz heceli
mısralarda şarkı ve deyim kullanımı, sözcüklerin tekrarı ve aşkın bir
benzetmesi olarak savaş kullanımı vardır.
Aşk kompozisyonlarında Manrique, 15. yüzyılın diğer şairleri gibi,
saray aşkına özgü konuları, temaları, şiirsel kaynakları ve sözcükleri
kullanır. Manrique, ozan şiirini model aldığı için, bu şiirlerde özgün
değildir. Kişisel aşk deneyimlerinden söz eden çok fazla şiiri yoktur.
Bu yüzden bu, şairin samimi duygularının bir örneğinden çok, tarihi
ve edebi değeri olan şiirlerdir.
Bu şiirler şunları içerir: Sevgiliye bağlılığı göstermek için bir dini
düzenden mecazi olarak söz edilen, aşk tarikatı (yoksulluk yeminleri,
itaat), aşk ilişkisini önemsenmesi ve savunulması gereken bir şey
olarak temsil eden aşk ölçeği. Onun burlesk kompozisyonlarında,
ironinin, aşk olanlardan çok daha güçlü ve bariz olması şaşırtıcı
değildir. Alay, rafine edilmemiş bir mizahtır. Dokunaklı ve inciticidir.
Basit, hafif ironiden çok daha kabadır.
Şiirinin ölçülü kaynakları, Decires (Karar verme) denilen geniş
kompozisyonlara, kısa formları tercih eder. Tarikatçılığı kötüye
kullanmaz ve Juan de Mena ve Santillana Marquis gibi şairlerin ve
genel olarak zamanının şiirlerindeki gibi, sade bir dil tercih eder.
Manrique’nin stili, Rönesans netliğini ve dengesini ilan ediyor gibidir.
İfade, didaktik edebiyatın doğal ve yaygın olan Sermo Humilis
(Mütevazi Sözcük) ya da alçakgönüllü üslubun tipik örneğinde olduğu
gibidir. Teşbihlerin eşlik ettiği şiir, düz ve sakindir. Hatta bir sadelik
ve ağırbaşlılık havası veren ve onu Cuatrocentista şairlerinin retorik
tekniklerine ve tipik sözcük oyunlarına mükemmel bir şekilde
uymasını sağlayan kaba sözler bile vardır. Öte yandan, Ubi Sunt’a
(Neredeler?) kıyasla dünya çapında ün ve ihtişamın sağladığı yaşama
verilen önem, aynı zamanda, Rönesans’ı müjdeleyen insan
merkezciliğin bir özelliğidir.